Yükleniyor
Makale İçeriği Neleri İçerir?
Kadıköy MG Hukuk Bürosu, miras hukuku ve gayrimenkul hukukumuzla bağlantılı olan muhdesat aidiyetinin tespiti davasında müvekkillerini temsil etmektedir.
Muhdesat kelimesi, muhtesat olarak da yazılmakta olup daha yaygın olan ve doğru olan haliyle muhdesat aidiyetinin tespiti davasını bu makalemizde ele alıyoruz. Muhdesat; kelime anlamı itibarıyla sonradan yapılmış, sonradan meydana gelmiş şeyler anlamına gelmektedir. Hukuk dili ve terminolojisinde ise mülkiyeti bir başkasına ait bir arazi veya arsa üzerinde bulunan bina türü yapılar ile ağaç, bağ gibi bitkilere muhdesat denir. Muhdesat, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilir.
22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda belirtildiği üzere, eşya hukukunda muhdesat kavramı bir arazi üzerindeki arz malikinden başkasına veya bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçlardır. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı sadece şahsi bir haktır.
Kadıköy avukat, marka ve patent vekili kadromuzla müvekkillerimiz adına muhdesat aidiyetinin tespiti davası ile ortaklığın giderilmesine dair çıkacak uyuşmazlıklarda müvekkillerimizi temsil etme hizmetlerini vermekteyiz.
Muhdesat aidiyetinin tespiti davası genellikle mirasçılar arasında görülen bir dava olup ortaklığın giderilmesi bir diğer ifadeyle izaleyi şuyu davalarında gündeme gelen bir dava türüdür.
Taşınmazın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde muhdesatın maliklerden biri veya birkaçına ait olduğuna ilişkin kayıt bulunması veya tüm taşınmaz maliklerinin muhdesatın belirli bir veya birkaç malik tarafından kendi adına ve hesabına meydana getirildiğini oybirliği ile kabul etmeleri halinde, ortaklığın giderilmesi davasına bakan mahkemenin taşınmaz satış bedelinin paylaştırma oranını belirlerken muhdesata isabet edecek satış bedelinin sadece bu muhdesatı meydana getiren malik veya maliklere verilmesini sağlayacak şekilde oranlama yapması ve buna göre hüküm vermesi gerekir.
Şayet tapu kütüğünde muhdesata ilişkin bir kayıt yoksa veya taşınmaz malikleri arasında bu konuda oybirliği sağlanamazsa mahkemenin bu konuyu bekletici mesele yapması ve açılacak bu davanın sonucunu beklemesi gerekmekte olup uygulamada birden fazla taşınmaz olan davalarda dosyanın muhdesat aidiyetinin tespiti davası olan taşınmazlar bakımından tefrikine de karar verilebilmektedir.
Mahkemece verilecek süre üzerine veya taşınmaz malikleri tarafından kendiliğinden açılacak genel hükümlere ve çekişmeli yargıya tabi böyle bir dava sonucunda verilecek hüküm davanın taraflarını ve ortaklığın giderilmesi davasına bakan mahkemeyi bağlar. Ayrıca bu tür tespit davaları taşınmazın aynı ile ilgili olmadığından taşınmaz malikleri arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmamaktadır. Bu olgu gözetildiğinde davanın sadece ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğini kabul etmeyen ve uyuşmazlık çıkaran taşınmaz malik veya malikleri aleyhine muhdesat değerine göre nispi harç yatırılarak açılması, uyuşmazlık çıkarmayan diğer taşınmaz malik veya maliklerinin gereksiz yere hasım gösterilmemesi, mahkemece hükmedilecek karar ve ilam harcının da hakkında kabul kararı verilen muhdesat değerine göre belirlenmesi gerekir.
Taşınmaz üzerindeki muhdesatın kim tarafından meydana getirildiğinin tespitine ilişkin davalarda mahkemece araştırılması gereken husus muhdesatın kim tarafından, hangi gelirlerle, kimin adına ve hesabına yaptırıldığıdır. Bu nedenle bu tür davalar her türlü delille ispat edilebilirse de uygulamada tanık delili önem ve özellik kazanmıştır. Tarafların muhdesatı tek başlarına meydana getirmeye yeterli bir gelirlerinin bulunup bulunmadığı, öne sürülmesine göre ortak miras bırakanın ve davacının birbirinden ayrı işi ve bir gelirinin olup olmadığı, davacının gelirinin nereden kaynaklandığı, muhdesatın hangi gelirlerle ne şekilde yaptırıldığı dinlenen tanıklara özellikle sorulmalıdır.
Muhdesat aidiyetinin tespiti davasında uygulamada sıklıkla rastlanan bu konuda hak ve alacak kaybı yaşamamanız için sürecin başından itibaren mutlaka hukuki destek almanızı tavsiye ederiz. Kadıköy miras hukuku avukatı MG Hukuk bürosuna veya İstanbul Barosundan diğer meslektaşlarımıza başvurabilirsiniz. Vicdanen haklı ve doğru olmak ticari davalarda sizi kurtarmayacaktır, önemli olan bu durumu yasal şartlarda ispatlamak ve doğru yasal adımları atmaktır.
Tebligat ve davetiyeler yargılanmanın yürütülmesi için önem taşır. Hâkimin dava sırasında tebligatların usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediğini inceleyip araştırması gerekir. Tebligat ve davetiye, birçok yargılama ilkesi ile bağlantılı olduğu gibi özellikle hukuki dinlenilme hakkının yerine getirilmesi için gereklidir. Usulsüz tebligat halinde hak kayıpları olabilmekte, ek davalar gündeme gelebilmekte ve yargılama uzamaktadır. Muhdesat aidiyetinin tespiti davasında, alacak ve hak kaybı yaşamamak adına usuli işlemlere dikkat edilmelidir.
Muhdesat aidiyetinin tespiti davasında soyut olarak alınan tanık beyanları ile yetinilerek hüküm verilemez. Unutulmamalıdır ki tanık anlatımları dosyadaki diğer delillerle (tarafların yaşı, gelir durumlarını gösterir belgeler, yaptıkları harcamaları kanıtlayan fatura ya da diğer harcama belgeleri gibi) desteklenmeli ve örtüşmelidir. Taşınmaz maliki adına alınan inşaat ruhsatı ya da yapılan abonelik işlemleri lehe ya da aleyhe yorumlanırken dikkatle değerlendirilmelidir.
Davacı tarafça gösterilen ve yargılama sırasında toplanan deliller dava konusu muhdesatın davacı tarafından tek başına kendi nam ve hesabına yapıldığını kanıtlamaya yeterli görülmemesi halinde davacı taraf delil listesinde yemin deliline dayanmış ise (sair deliller demekle yemin deliline de dayandığı kabul edilmelidir) davacıya yemin teklifi hakkını kullanıp kullanmayacağı hatırlatılıp, kullanmak istediği takdirde 1086 sayılı HMUK’un 337. ile 6100 sayılı HMK’nın 225. ve takip eden maddeleri gereğince işlem yapılarak sonucuna uygun bir karar verilmelidir (Hukuk Rehberi, 2013, Avni Kaan KAYTANCI, Yarg. 7 HD. Tetkik Hakimi)
İstanbul gayrimenkul hukuku avukatı ekibimiz, marka ve patent vekillerimizle ticaret hukuku ve sözleşmeleri konusunda 2013’ten bugüne edindikleri deneyim ve bilgiler çerçevesinde, müvekkillerine en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek vermektedirler.
Hukuki Yarar:
Taşınmaz üzerinde bulunan muhdesat yönünden derdest ortaklığın giderilmesi davası ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığı takdirde muhdesat aidiyetinin tespiti davası görülemez. Kural olarak, öğretide ve yerleşik Yargıtay uygulamasında muhdesatın aidiyetinin tespiti davaları yönünden eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde tespit davası açılmasında hukuki bir yararın bulunmadığı kabul edilmiştir.
Hazine adına kayıtlı taşınmazların satılmasına ilişkin kanun hükümleri (muhdesat sahibinin öncelik hakkı bulunmakla) uyarınca açılan davalar, taşınmaz payının haczi nedeniyle diğer paydaş ya da paydaşların muhdesatın taşınmazın bütünüyle birlikte satışını engellemek için açacakları davalar, İmar Kanunu uyarınca gecekondu hak sahipliğinin belirlenmesi için açılan davalar bu ilkenin ayrık halleridir.
Hemen belirtmek gerekir ki; hazineye ait taşınmazların üzerinde 19.07.2003 tarihinden sonra meydana getirilen muhdesatların 4706 sayılı Yasa’nın 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Yasa’nın 4.maddesi ile değişik 5.maddesinin son fıkrası uyarınca hazineye intikal etmesi gerekeceğinden tespitine karar verilemez. Yine orman ve mera niteliğindeki taşınmaz üzerindeki muhdesatlar yönünden de tespit hükmü kurulamaz.
Yine belirtmekte yarar var ki; hukuki yarar dava koşuludur ve davanın her aşamasında mevcut olması gerekir. Örneğin davanın açılmasına esas olan ortaklığın giderilmesi davası bir şekilde kesinleşmiş ise başlangıçta var olan hukuki yararın ortadan kalktığının kabulü gerekir. Bu durumda davacı taraf taşınmazdaki muhdesat nedeniyle ancak eda nitelikli sebepsiz zenginleşme davası açabilir.
Taraf Teşkili:
Hal böyle olunca davacının dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığının ve davada taraf koşulunun oluşup oluşmadığının belirlenebilmesi için öncelikle taşınmazın tapu kaydı ve ortaklığın giderilmesine ilişkin dava dosyası getirtilmeli, davacının anılan davada taraf olup olmadığı, taraflar dışındaki tapu paydaşlarının ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında dava konusu muhdesatların davacı tarafa ait olduğunu açık bir biçimde kabul edip etmedikleri duraksamasız belirlenmelidir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 19/2 maddesinde taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterileceği, aynı Kanun’un 12/3 maddesi hükmünde de kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı açıklanmıştır.
Muhdesat aidiyetinin tespiti davasında zamanaşımı bulunmamaktadır. Ancak ortaklığın giderilmesi (izale-i şüyu) davasında muhdesat iddiası var ise mahkeme tarafından muhdesatın aidiyetinin tespiti talepli dava açılması için tarafa kesin süre verecektir. Kesin süre içerisinde dava açılmaz ise taraf iddiasından vazgeçmiş sayılacaktır.
Muhdesat aidiyetinin tespiti davasında bu süre hak düşürücü niteliktedir ve taraflarca öne sürülmese bile mahkemece kendiliğinden değerlendirilir. Bu husus tapu kaydından anlaşılamıyor ise dava konusu muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazın kadastro tespit tutanağı örneği ilgili tapu sicil müdürlüğünden getirtilerek kadastro tespitinin kesinleştiği tarih belirlenmelidir.
İyileştirme Giderleri:
Taşınmaz üzerinde daha önce mevcut bulunan bir muhdesata yeni bölümler ilave edilmesi, muhdesatın tamamlanması, oturulabilir hale getirilmesi veya mevcut muhdesatın bakım ve onarımının yaptırılması bağımsız bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp mevcut muhdesatın daha kullanılır hale gelmesini, bir başka deyişle muhdesattan sağlanacak faydanın artmasını sağlayan işlerdir.
Mevcut muhdesat inşaatının tamamlanması için harcanan giderler de muhdesatın değerini artıran faydalı ve zorunlu giderlerdendir. İyileştirici nitelikteki bu giderleri tek başına karşılayan taşınmaz malik ya da maliklerinin koşullarının varlığı halinde bu giderlerden paylarına düşen kısmını sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile taşınmazın diğer maliklerinden isteyebileceği kuşkusuzdur. İyileştirme giderlerini yapan taşınmaz malik ya da maliklerinin taşınmazın ortaklığının giderilerek satılması ve muhdesattan yararlanmalarının son bulması ile istenebilir hale gelecek bu giderler için eda nitelikli alacak davası açma hakkı mevcut iken önceden açacağı bir dava ile iyileştirme giderlerinin tespitini istemekte hukuki yararı bulunduğundan da söz edilemez.
Muhdesat aidiyetinin tespiti davası gibi gayrimenkul ile ilgili bu tür davalar nispi harca tabidir. Bu durumun doğal sonucu olarak taraflar yararına da nispi oranda avukatlık ücretine hükmedilir. Yargılamanın başlangıcında alınan peşin harç yargılama sırasında muhdesatın keşifte belirlenen değeri üzerinden tamamlatılır.
Muhdesat aidiyetinin tespiti davasında konu taşınmazda davacı taraf da paydaştır ve davanın konusu da davalı payına yöneliktir. Bu nedenle yargılama sonunda hükmedilecek karar ve ilam harcı ile avukatlık ücretinin de taşınmazdaki davalı taraf payına isabet eden muhdesat değeri üzerinden belirlenmesi gerekir. Yine muhdesat aidiyetinin tespiti davasının konusu sadece muhdesat olduğu için hesaplamalarda taşınmazın zemini (arsa değeri) ayrık tutulmalıdır.
Bunlara ilaveten muhdesat aidiyetinin tespiti davası dışında bazen mahkemelerce muhdesat şerhinin kaldırılmasına karar verildiğine rastlanmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 1026. Maddesi uyarınca terkin işlemi yapacak merci ise ilgili tapu sicil müdürlüğüdür. Bunun için tapuya başvurulması, hakkın yok olduğu ve sona erdiği belirtilerek terkin talebinde bulunulması, kadastro müdürlüğü elamanlarının zemine giderek hakkın sona erip ermediğini saptaması, bundan sonra da değişiklik beyannamesi düzenlenerek tapuya gönderilmesi gerekir. Yani terkin işleminin yapılacağı yer tapu sicil müdürlüğü olduğundan, doğrudan mahkemeden terkin istemiyle dava açılamaz.
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 22.9.2014 T. 2013/22787 E. 2014/16598 K. Sayılı kararında muhdesat sahibi üçüncü kişinin de ortaklığın giderilmesi davası üzerine taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın değerinin ve kime ait olduğunun belirlenmesi için muhdesat aidiyetinin tespiti davası açmakta hukuki yararı bulunduğu vurgulanmıştır.
“…8. Hukuk Dairesi, 15.10.2007 tarih ve 2007/4224 E, 2007/5537 Karar sayılı kararı ile; “…davacının taşınmazda paydaş olmadığı, paydaşlardan birisinden HARİCEN ve Geçersiz ADİ SENETLE taşınmazın bir bölümünü satın alarak üzerine dava konusu muhdesat nitelikli binayı yaptığı, davacının üçüncü kişi konumunda bulunduğu, bu konuda uyuşmazlık bulunmadığı, kayıt malikleri (paydaşlar) arasında ortaklığın giderilmesi davasının açıldığı, ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verildiği takdirde parsel üzerinde bulunan muhdesatın taşınmazla (zeminle) birlikte satılacağı hususunda duraksama olmadığı…
Bu hale göre taşınmaz üzerinde bulunan evin değerinin ve kime ait olduğunun belirlenmesinde davacının (harici satış senedi sahibinin) hukuki yararı bulunduğu, bu bakımdan mahkemenin muhdesatın tespitine yönelik davacı talebinin reddine karar vermiş olmasında isabet görülmediği…” gerekçesiyle BOZMA sevk edilmiştir. Yerel Mahkemenin DİRENME kararı; daha geniş bir gerekçeyle HGK’nun 11.03.2009 tarih ve 2009/8-75 E, 2009/116 Karar sayılı kararı ile BOZULMUŞTUR.”
Yargıtay 16. H.D. 2015/17030 E. 2017/6174 K. 06/10/2017T. : “Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayanılarak açılmış olduğuna göre davacının hukuki yararının bulunması için ortaklığın giderilmesi veya kamulaştırma davası açılmış olmasına gerek bulunmamaktadır. Ne var ki; dava konusu 109 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağı 06.11.1986 tarihinde kesinleşmiş, dava 13.05.2014 tarihinde açılmıştır. Dolayısıyla 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun12/3. Maddesi gereğince öngörülen on yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Mahkemece bu gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz olup, ” Muhdesat aidiyetinin tespiti davasında hak düşürücü süreye dair emsal karar vermiştir.
Yine Yargıtay, muhdesat aidiyetinin tespiti davasında yani muhdesatın kim tarafından meydana getirildiğinin tespitine ilişkin davalarda iddiaları ispatlayan bir belge bulunmadığı takdirde tanık delili ve tarafların sunduğu diğer delillerin değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay ispata ilişkin başka bir kararında da muhdesatların bulunduğu taşınmazda işletmecinin davacı olup olmadığını irdelenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Dolayısıyla görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davalarında muhdesat iddiasında bulunulması halinde iddiayı ileri sürülen paydaşa bu hususta dava açmak için süre verilmeli, açılacak muhdesatın tespiti davası ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele yapılmalıdır.
Dava dilekçesi, davanın en önemli belgesidir. Bu nedenle iyi bir şekilde hazırlanmalı, dava açma nedenleri, vakıalar, deliller sırayla ve açıkça bildirilmelidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na uygun olmayan ve eksik delille dava dilekçesi hazırlanması halinde davacı geri dönülmez hak ya da hukuki kayba uğrayacaktır. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında kayıp yaşanmaması adına mutlaka bir avukat tarafından hazırlanmalı, davaya hazırlık hukuki bilgi ve tecrübe sahibi bir avukat tarafından gerçekleştirilmektedir.
Bu nedenle hukuken alanında uzman İstanbul ticaret ve sözleşmeler avukatından yardım almanızı önermekteyiz. Bu nedenle eser sözleşmesinden kaynaklanan davalarla ilgili İstanbul Barosu avukatlarına ulaşabilir veya Kadıköy gayrimenkul hukuku avukatı MG Hukuk olarak büromuzla irtibata geçebilirsiniz.
Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında hazırlanan dava dilekçesi de her durum ve davaya göre değişkenlik göstermektedir. Sabit, internette yer alan maktu dilekçeler yeterli olmamakta ve hukuki kayıplara neden olabilmektedir. Her durum ve delile göre dilekçe yazımı da farklılık göstereceğinden mutlaka bir avukat aracılığıyla dilekçe düzenlenmelidir.
Miras Hukuku Davalarınız için Avukatlarımıza Ulaşın
Kadıköy’de avukatlık, marka ve patent vekilliği faaliyeti yapan ve İstanbul’da yer alan MG Hukuk Bürosu İstanbul ticaret hukuku avukatı, marka ve patent haklarının korunmasına dair tescil başvuruları, tüm hukuki sözleşmeler ve ilgili davalar için danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Bu kapsamda eser sözleşmesinden kaynaklanan davalarda müvekkillerimizi temsil etmekteyiz.
2013 yılında kuruluşundan bugüne çalışmalarına devam eden MG Hukuk Bürosu’na ve İstanbul eser sözleşmesi ve davalarına dair süreçlerde avukat kadromuz için bizlere ulaşabilirsiniz.
Önemle belirtmemiz gerekir ki her dava dilekçesi, sözleşme hazırlığı ve hukuki sürece hazırlanırken mutlaka dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Bu hususlardan birinin eksik olması durumunda sonuç aleyhinize olabilecektir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının da pek çok dikkat edilmesi gereken yönü olduğundan hata yapmamak adına avukatlık hizmeti almanız gerektiğini hatırlatırız.
Bu nedenle hukuken alanında tecrübeli İstanbul gayrimenkul ve miras avukatından yardım almanızı önermekteyiz. İstanbul Barosu avukatlarına ulaşabilirsiniz. Kadıköy avukatı olarak sizlere yardımcı olmak isteriz.
Yukarıda makalede belirtilen “Muhdesat nedir, ortaklığın giderilmesi davasında muhdesat iddiası, muhdesatın aidiyetinin tespiti davası nedir, yargılama özellikleri vb. konularıyla ilgili daha detaylı bilgi alabilmek için, hukuk büromuzun gayrimenkul hukuku avukatı ile iletişime geçerek danışmanlık hizmeti alabilirsiniz.
Saygılarımızla,
Kadıköy Avukat Mete GENÇER
NOT:
Bu internet sitesindeki her türlü bilgi İstanbul Barosuna kayıtlı MG Hukuk Bürosu tarafından yalnızca bilgilendirme amacıyla, Türkiye Barolar Birliği tarafından belirtilen ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanmıştır.
Hukuk Bülteni alanında avukat uzmanlığının kazanılması için avukatın Hukuk Bülteni alandaki davaları takip etmesi, Hukuk Bülteni seminerlerine katılarak, hukuksal olarak yargı içtihatları ve güncel Hukuk Bülteni ile ilgili yargıtay kararlarını takip etmesi gereklidir. Hukuk Bülteni alanındaki suç sayısı oldukça fazla olduğu için; Hukuk Bülteni Avukatı uzmanlık gerektiren bir alandır.
Kadıköy Hukuk Bülteni konusunda, Kadıköy Hukuk Bülteni Avukatları tarafından hazırladığmız tüm makalelere Hukuk Bülteni makalelerini aşağıda bulabilirsiniz.
Okumuş olduğunuz bu makale yazısı genel hatlarıyla ele alnır tarzda Hukuk Bülteni kategorisinde Kadıköy Hukuk Bülteni avukatı tarafından yazılmıştır. Makale içeriği ile ilgili size özel detaylı bilgi için büromuzla ya da avukat bir meslektaşımız ile görüşmenizi tavsiye ederiz. Bizlerle iletişime geçmek isterseniz; İletişim için tıklayınız.
Kadıköy Hukuk Bülteni avukatı tarafından bilgilendirilmek ya da konu ile alakalı sorularınız varsa AVUKAT SOR sayfamızdan bizelere sorunuzu iletebilirsiniz. Hukuk Bülteni de dahil tüm tüm makalere buradan ulaşabilirsiniz. Bu Makale Kadıköy Hukuk Bülteni Avukatı Mete GENÇER tarafından onaylandı!