Yükleniyor
Makale İçeriği Neleri İçerir?
Bu makalede, miras hukukumuzda yer alan gaiplikte miras kararının şartları, miras paylaşımına etkileri ve uygulama şekilleri anlatılmaya çalışılacaktır. Mevzuatımızda Türk Medeni Kanunu kişiden uzun süreden beri haber alınamaması veya kişinin ölüm tehlikesi içerisinde kaybolması durumlarında, “gaiplik” kavramından bahsetmektedir. Bu durum, gaibin mirasçılığı ve tereke mallarının paylaşımı açısından önemli hukuki sonuçlar doğurur. Kadıköy Avukatlık Ofisi MG Hukuk olarak müvekkillerimize Gaiplikte Miras sürecine ilişkin hukuki danışmanlık ve etkin avukatlık hizmeti vermekteyiz.
Gaiplik, Türk Medeni Hukuku’nda, ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya uzun süredir kendisinden haber alınamayan bir kişinin ölümü hakkında kuvvetli bir olasılık bulunması durumunda mahkeme tarafından verilen hukuki bir karardır. Bu karar, kişinin ölümüne kesin gözüyle bakılmasa da onun ölmüş sayılmasını sağlar ve miras hukuku açısından çeşitli sonuçlar doğurur. Gaiplik, kişinin tamamen göz önünden kaybolması durumunda uygulanan bir düzenleme olup, ölüm karinesinden farklı olarak kişinin gerçek ölümünün kesin olarak ispatlanmasını gerektirmez.
Ölüm karinesi, kişinin ölümünün kesinleşmiş bir durum olduğunu belirtirken; gaiplikte ise kişinin yaşamaya devam etme ihtimali tamamen ortadan kalkmış değildir, sadece kişinin ölümüne kuvvetli bir olasılık bağlanır. Bu bağlamda, gaiplik terimi hukuk dilinde kişinin mevcut olmaması, bulunamaması ve yerinin bilinmemesi anlamında kullanılır.
Türk Medeni Kanunu’nun 32. ve 35. maddeleri, gaiplik kararının nasıl verileceğini ve bu kararın hukuki sonuçlarını düzenlemektedir. Gaiplikte mirasa dair gaiplik kararı, kişinin Türkiye’deki son yerleşim yeri, eğer yerleşim yeri yoksa nüfus kaydı veya ebeveynlerinin kayıtlı olduğu yer mahkemesi tarafından verilir.
Gaiplik kararını alabilmek için, ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl veya son haber tarihinin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması gerekir. Mahkeme, gaiplik kararı verilmeden önce, ilgililerden bilgi toplamak amacıyla ilânlar yapar ve belirli bir süre boyunca bu kişileri bilgi vermeye çağırır. Eğer ilân süresi içinde kişi ortaya çıkar veya kendisinden haber alınırsa, gaiplik istemi düşer.
Gaiplik kararı kesinleştikten sonra, ölüme bağlı haklar gaibin ölmüş olduğu kabul edilerek kullanılır ve bu karar, ölüm tehlikesinin gerçekleştiği ya da son haberin alındığı tarihten itibaren geçerli olur. Bu durum, hukuki menfaatlerin dengelenmesini sağlayarak hem kaybolan kişinin hem de mirasçılarının haklarını korumayı amaçlar. Gaiplik kurumuna ve gaiplikte miras konusuna ilişkin daha detaylı bilgi veya hukuki destek almak için İstanbul Barosu avukatlarıyla veya doğrudan MG Hukuk Kadıköy avukatlarıyla irtibata geçebilirsiniz.
Gaiplik, kişiliğin ölüm dışında sona erdiği bir hukuki durumdur. Türk Medeni Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca, ölüm tehlikesi içinde kaybolmuş veya uzun süredir kendisinden haber alınamayan bir kişinin ölümüne kuvvetli bir olasılık varsa, mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir. Gaiplik kararı, kişinin ölümünü kesin olarak ispatlamasa da hukuki olarak kişinin ölmüş sayılmasını sağlar ve miras hukuku açısından önemli sonuçlar doğurur.
Gaiplik kararı verildiğinde, gaiplikte mirası ölüme bağlı haklar gibi ele alınır ve miras, sanki kişi ölmüş gibi açılır. Gaipliğine karar verilen kişinin mirası, ölüm tehlikesinin gerçekleştiği tarih veya son haberin alındığı tarihte açılır. Bu durum, mirasçılara düşen hakların belirlenmesinde geçmişe yönelik etkili bir düzenlemeyi ifade eder. Bu bağlamda, mirasçıların kim olduğunun ve gaiplikte miras paylarının belirlenmesinde gaiplik kararının verildiği tarih değil, kaybolma tarihi veya son haberin alındığı tarih dikkate alınır.
Türk Medeni Kanunu’nun 584. maddesi, gaiplik kararı verilmiş kişinin mirasçılarına veya miras hakkı olan kişilere, tereke mallarını teslim almadan önce ileride ortaya çıkabilecek üstün hak sahiplerine veya gaibin kendisine bu malları geri vereceklerine dair bir güvence göstermelerini zorunlu kılar. Bu güvence, gaiplik durumunun gerçek bir ölüm olmadığını göz önünde bulundurarak, terekenin tesliminden itibaren ölüm tehlikesinde kaybolma durumunda 5 yıl, uzun süredir haber alınamama durumunda ise son haber tarihinden itibaren 15 yıl süreyle geçerlidir. Ancak, gaibin 100 yaşına ulaşması durumunda bu süreler sona erer.
Devlet, mirasçı olarak teminat verme yükümlülüğüne sahip değildir. Gaibin ölümü kesin olarak ispatlandığında, teminatlar düşer. Teminatlar, rehin, ipotek veya kefalet şeklinde olabilir ve miktarını hâkim belirler. Teminatlar, sonradan ortaya çıkan gaibin veya üstün hak sahiplerinin haklarını korumayı amaçlar. Mirasçılar, iyi niyetli olduklarında, yani gaibin ölmediğini veya üstün hak sahiplerinin haklarını bilmediklerinde, sadece ellerinde kalan mirası iade etmekle yükümlü olurlar. Ancak kötü niyetli mirasçılar, elden çıkardıkları malların tazmini için teminatlarla karşılanabilir.
Teminat süresinin dolması, gaibin veya üstün hak sahibinin hakkını düşürmez. Üstün hak sahibi mirasçılar, gaiplikte miras sebebiyle istihkak davası açarak terekedeki malları talep edebilirler. İyi niyetli mirasçılara karşı 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanırken, kötü niyetli zilyetlere karşı 20 yıllık süre geçerli olabilir. Bu düzenlemeler, mirasın adil ve hakkaniyetli bir şekilde paylaşılmasını sağlamak için getirilmiştir.
Önemle belirtmemiz gerekir ki her hukuki sürece hazırlanırken mutlaka dikkat edilmesi gereken hukuki hususlar vardır. Bu hususlardan birinin eksik olması durumunda sonuç aleyhinize olabilecektir. Gaiplikte miras konusuna ilişkin daha detaylı bilgi veya hukuki destek almak için İstanbul Barosu avukatlarıyla veya doğrudan MG Hukuk avukatlarıyla irtibata geçebilirsiniz.
Türk Medeni Kanunu’na göre, hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kişinin mirasçıları veya mirasında hak sahibi olan kişiler, tereke mallarını teslim almadan önce belirli bir güvence göstermek zorundadırlar. Bu güvence, ileride ortaya çıkabilecek üstün hak sahiplerine veya gaibin kendisine bu malların geri verileceğini garanti eder. Türk Medeni Kanunu’nun 584. Maddesi Gaiplikte Miras Güvence Karşılığı Teslim konusunu düzenlemiştir:
“Hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimsenin mirasçıları veya mirasında hak sahibi olan kişiler, tereke malları kendilerine teslim edilmeden önce bu malları ileride ortaya çıkabilecek üstün hak sahiplerine veya gaibin kendisine geri vereceklerine ilişkin güvence göstermek zorundadırlar.
Bu güvence, ölüm tehlikesi içinde kaybolma durumunda beş yıl, uzun zamandan beri haber alınamama durumunda onbeş yıl ve herhâlde en çok gaibin yüz yaşına varmasına kadar geçecek süre için gösterilir.
Beş yıl, tereke mallarının tesliminden; onbeş yıl, son haber tarihinden başlayarak hesaplanır.”
Güvence gösterme yükümlülüğü, gaipliğin gerçek bir ölüm olmadığını göz önünde bulundurarak ortaya çıkmış bir durumdur. Kanun, bu güvenceyi sağlayarak mirasçılar ve diğer hak sahiplerinin, gelecekte ortaya çıkabilecek hak taleplerine karşı korunmasını hedefler. Güvence, terekedeki malların teslim edilmesinden önce sağlanmalıdır ve bu süreçteki süreler, iki farklı durum için belirlenmiştir.
İlk durum, ölüm tehlikesi içinde kaybolma halinde geçerlidir. Eğer gaiplik kararı ölüm tehlikesi içinde kaybolma nedeniyle verilmişse, güvence beş yıl süreyle sağlanır. Bu beş yıllık süre, tereke mallarının mirasçılara tesliminden itibaren başlar. Bu süre içinde gaip ortaya çıkarsa veya üstün hak sahibi mirasçılar tespit edilirse, güvence sayesinde terekenin bu kişilere iade edilmesi sağlanır.
İkinci durum, uzun zamandan beri haber alınamama halidir. Eğer gaiplik kararı, uzun süre haber alınamama nedeniyle verilmişse, güvence süresi on beş yıl olarak belirlenir. Bu süre, son haber alma tarihinden itibaren hesaplanır. Onbeş yılın sonunda, gaip veya üstün hak sahibi mirasçılar ortaya çıkarsa, güvence süresi sona ermiş olacaktır. Ancak, güvence süresinin sona ermesinden sonra da ortaya çıkan gaip veya hak sahibinin taleplerine karşı, teminatlardan sağlanan koruma devam eder.
Her iki durumda da güvence süresinin sonunda gaibin yüz yaşına varması durumunda teminatların sona erdiği belirtilmiştir. Gaip veya üstün hak sahibi, yüz yaşına ulaştığında güvence süresi tamamlanmış olur.
Güvence türleri, genellikle ipotek, rehin veya kefalet şeklinde olabilir ve miktarını hâkim belirler. Bu teminatlar hem gaiplik kararının verilmesinden sonra hem de gelecekte ortaya çıkabilecek hak taleplerine karşı koruma sağlar. İyi niyetli mirasçılar, sadece ellerinde kalan malları geri vermekle yükümlüyken, kötü niyetli mirasçılar için güvence süresi sonrasında da hak taleplerine karşı teminatlar geçerli olabilir.
Bu düzenlemeler, gaiplikte mirasın adil ve hakkaniyetli bir şekilde paylaşılmasını sağlamayı amaçlar ve mirasçıların hem gaibin hem de diğer hak sahiplerinin haklarını koruma yükümlülüğünü yerine getirmelerine yardımcı olur. Sürecin en başından itibaren bu konuda tecrübeli bir avukatla iş birliği yapmak, hak kaybına uğramamak bakımından en sağlıklısı olacaktır. Bizler de MG Hukuk Kadıköy avukatı olarak müvekkillerimize gaiplikte miras konusuna ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.
Gaiplik, hukuki bir kişinin ölüm tehlikesi dışında kaybolduğu veya uzun süre haber alınamadığı durumlarda başvurulan bir medeni hukuk müessesesi olduğunu söylemiştik. Gaiplik kararı verildikten sonra, kişinin mirası sanki o ölmüş gibi değerlendirilir ve mirasçıları, bu mirası paylaşma hakkına sahip olur. Ancak, ilerleyen zamanlarda gaip ortaya çıkarsa veya mirasın üzerinde üstün hak sahibi olduklarını kanıtlayan kişiler bulunursa, durum değişir ve mirasın geri verilmesi gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 585. Maddesi Gaiplikte Mirası Geri Verme konusunu düzenlemiştir:
“Gaip ortaya çıkarsa veya üstün hak sahibi olduklarını ileri sürenler bu sıfatlarını ispat ederlerse, tereke mallarını teslim almış olanlar, aldıkları malları zilyetlik kuralları uyarınca geri vermekle yükümlüdürler.
İyiniyetli olanların üstün hak sahiplerine geri verme yükümlülükleri, miras sebebiyle istihkak davasına ilişkin zamanaşımı süresine tâbidir.”
Gaiplikte miras için kararın ardından ortaya çıkan gaip veya üstün hak sahipleri, kendilerine ait hakları ispatlamışlarsa, mirası daha önce teslim almış olan kişiler bu malları geri vermekle yükümlüdürler. Bu yükümlülük, zilyetlik kurallarına uygun olarak yerine getirilmelidir. Zilyetlik kuralları, bir malın üzerindeki hakların sahipliğini düzenleyen ve malın geri verilmesini öngören yasal çerçeveyi sağlar.
Özellikle, mirasçıların miras mallarını geri verme yükümlülüğü, iyiniyetli ve kötü niyetli kişiler arasında ayrım yapar. İyiniyetli mirasçılar, mirası teslim alırken gaibin ölüm durumu hakkında bilgi sahibi olmadan hareket etmişlerdir. Bu nedenle, iyiniyetli olanların geri verme yükümlülüğü, miras sebebiyle istihkak davasına ilişkin zamanaşımı sürelerine tâbidir. İyiniyetli kişiler için, malları geri verme yükümlülüğü miras sebebiyle istihkak davasında belirlenen zamanaşımı sürelerine tabidir. Bu süreler, genel olarak bir yıl ile on yıl arasında değişir.
Kötü niyetli kişiler ise, malları aldıkları sırada gaipliğin gerçek durumunu bildikleri veya bilmeleri gerektiği halde bilmedikleri durumda, mirası geri verme yükümlülüğünden muaf tutulmazlar. Kötü niyetli mirasçılar için, malların geri verilmesi konusunda belirlenen süreler farklı olabilir ve genellikle daha uzun zamana yayılmıştır. Örneğin, kötü niyetli zilyetler için bu yükümlülük, miras sebebiyle istihkak davasına ilişkin yirmi yıllık süreye tâbi olabilir.
Özetle, gaiplikte mirasın geri verilmesi süreci, malları teslim almış olan kişilerin iyiniyetli veya kötü niyetli olmalarına göre farklılık gösterir. İyiniyetli kişiler, belirli zamanaşımı sürelerine tabidir, kötü niyetli kişiler ise daha uzun süreli bir yükümlülük altındadırlar. Gaiplikte miras işleminde kararın ardından ortaya çıkan üstün hak sahiplerinin veya gaibin kendisinin haklarını koruma amacıyla, adil bir miras paylaşımının gerçekleştirilmesi hedeflenir. Gaiplikte miras ve mirası geri verme konusuna ilişkin daha detaylı bilgi veya hukuki destek almak için İstanbul Barosu avukatlarıyla veya doğrudan MG Hukuk avukatlarıyla irtibata geçebilirsiniz.
Gaiplik kararı verilmeden önce, kaybolmuş veya uzun süredir haber alınamayan kişinin sağ olup olmadığı kesin olarak bilinememektedir. Bu durumda, mirasın açıldığı anda ortada bulunmayan mirasçının miras payı, resmi olarak yönetilir. Türk Medeni Kanunu’nun 586. Maddesi gaibe düşen miras konusunu düzenlemiştir:
“Ortada bulunmayan ve mirasın açıldığı anda sağ olup olmadığı ispat edilemeyen mirasçının miras payı resmen yönetilir.
Mirasın açıldığı anda ortada bulunmayanın sağ olmaması hâlinde onun miras payı kendilerine kalacak olanlar, gaipliğe ilişkin sürelere ve usule uyarak o kimsenin gaipliğine karar verilmesini ve miras payının kendilerine teslimini isteyebilirler.
Miras payının teslimi, gaipliğine karar verilen kimsenin mirasının mirasçılara teslimine ilişkin kurallara tâbidir.”
Bir miras açıldığında, mirasçılardan biri veya bazıları ortada bulunmuyor ve sağ olup olmadığı kesin olarak ispatlanamamışsa, bu kişinin miras payı resmen yönetilmeye başlanır. Bu yönetim süreci, mirasçıların haklarını koruyabilmek ve adil bir miras paylaşımını sağlamak için yapılır. Miras payı, kaybolmuş veya uzun süre haber alınamayan kişinin mirasçıları tarafından resmen yönetilir ve mirasın paylaşım sürecinde bu pay değerlendirilir.
Eğer ortada bulunmayan mirasçının sağ olup olmadığı konusunda net bir bilgi elde edilemezse, miras payı genellikle belirli bir süre için resmen idare edilir. Bu süre zarfında, mirasçılar gaipliğine ilişkin yasal sürelere ve usullere uygun olarak, kaybolmuş kişinin gaipliğine karar verilmesini talep edebilirler. Gaiplik kararının alınması durumunda, söz konusu kişinin miras payı, ilgili kurallara uygun olarak kendilerine teslim edilir.
Gaiplikte miras payının teslim edilmesi, gaipliğine karar verilen kişinin mirasının mirasçılara teslim edilmesine ilişkin kurallara tabidir. Bu kurallar, miras payının kimlere ve hangi şartlarda teslim edileceğini belirler. Gaiplik kararı kesinleştiğinde, miras payı ilgili yasal düzenlemelere uygun olarak mirasçılara devredilir ve kaybolmuş veya uzun süre haber alınamayan kişinin mirası, gaiplik kararına göre paylaşılır.
Sonuç olarak, gaibe düşen miras, ortada bulunmayan veya sağ olup olmadığı kesin olarak bilinmeyen mirasçının miras payının yönetimini ve dağıtımını içerir. Miras payının teslimi, gaipliğine karar verilmesini ve bu karar doğrultusunda miras payının ilgili mirasçılara devredilmesini sağlar. Bu süreç, adil ve yasal bir miras paylaşımını sağlamak amacıyla belirli usul ve sürelere tabi olarak yürütülür. Gaiplikte miras ve gaibe düşen miras konusuna ilişkin daha detaylı bilgi veya hukuki destek almak için İstanbul Barosu avukatlarıyla veya doğrudan MG Hukuk Kadıköy avukatlarıyla irtibata geçebilirsiniz.
Eğer gaip olan kişi, mirasçı olarak terekeden bir pay almışsa ve aynı zamanda bir başka kişiden miras kalmışsa, bu durumda ortaya çıkan durumun nasıl ele alınacağı önem arz eder. Türk Medeni Kanunu’na göre, gaip olan kişinin mirası açıldıktan sonra, yani gaiplik kararı verilmiş ve tereke malları mirasçılara teslim edilmiş olduktan sonra, eğer gaip kişinin kendisine bir miras payı düşerse, bu durumda, gaipliğine karar verilen kişinin mirasçıları, bu yeni miras payının teslimini talep edebilirler. Türk Medeni Kanunu’nun 587. Maddesi Gaibin Hem Mirasbırakan Hem Mirasçı Olması durumu düzenlemiştir:
“Gaibin mirasçıları tereke mallarını teslim aldıktan sonra gaibe bir miras düşerse, ona düşen miras payı gaiplik sebebiyle kendilerine kalacak olanlar, ayrıca bir gaiplik kararı almak zorunda kalmaksızın bu miras payının teslimini isteyebilirler.
Gaibe düşen miras payını teslim alanların elde ettikleri gaiplik kararına aynı şekilde gaibin mirasçıları da dayanabilirler.”
Bu durumda, gaiplik kararı verilmiş olan kişiye düşen miras payı, önceki mirasçıların ve terekedeki hak sahiplerinin bu payı talep etme hakları bulunur. Gaiplik kararı, sadece kaybolmuş ya da uzun süre haber alınamayan kişinin ölümünü varsaydığından, bu kişi adına verilmiş olan miras payları da hukuken bu kişinin mirasçıları tarafından talep edilebilir.
Gaiplik kararı ile gaiplik sebebiyle mirasçılara kalan miras payları, gaip olan kişinin mirasçılarının da bu karardan yararlanabilmesini sağlar. Bu durumda, gaiplik kararı alınmış olmasına rağmen, gaip olan kişiye düşen miras payı, mirasçılara teslim edilir. Teslim edilen bu miras payı, gaiplik kararına dayanarak ilgili mirasçılara devredilir.
Sonuç olarak, gaipliğe karar verilmiş bir kişinin hem mirasbırakan hem de mirasçı olduğu durumlarda, miras paylarının yönetimi ve teslimi hukuki bir düzenlemeye tabi olur. Gaiplik kararı verilmiş olan kişinin mirasçıları hem terekeden pay aldıkları hem de gaip olan kişiye düşen yeni miras payını teslim alma hakkına sahip olurlar. Bu durum, gaiplik kararının geniş kapsamlı etkileri ve gaiplikte miras paylaşımı açısından önemli bir hukuki düzenlemeyi ifade eder. Gaiplikte miras ve gaibin hem mirasbırakan hem mirasçı olması konusuna ilişkin daha detaylı bilgi veya hukuki destek almak için İstanbul Barosu avukatlarıyla veya doğrudan MG Hukuk Kadıköy avukatlarıyla irtibata geçebilirsiniz.
Gaiplik durumunda, bir kişinin sağ olup olmadığı belirlenemediğinde, onun malvarlığının nasıl yönetileceği ve miras payının nasıl dağıtılacağı hususu hukuki bir düzenlemeyi gerektirir. Türk Medeni Kanunu, bu durumlarda bir dizi kural öngörmektedir. Özellikle, sağlığı hakkında kesin bilgi bulunmayan bir kişinin malvarlığı ya da ona düşen miras payı, belirli bir süre boyunca resmi olarak yönetilirse, bu kişinin gaipliğine karar verilir. Türk Medeni Kanunu’nun 588. Maddesi Gaiplikte Miras durumunda Hazinenin İstemi durumu düzenlemiştir:
“Sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malvarlığı veya ona düşen miras payı on yıl resmen yönetilirse ya da malvarlığı böyle yönetilenin yüz yaşını dolduracağı süre geçerse, Hazinenin istemi üzerine o kimsenin gaipliğine karar verilir.
Gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilân süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, aksine hüküm bulunmadıkça, gaibin mirası Devlete geçer.
Devlet, gaibe veya üstün hak sahiplerine karşı, aynen gaibin mirasını teslim alanlar gibi geri vermekle yükümlüdür.”
Eğer bir kişi hakkında sağ olup olmadığı kesin olarak bilinmiyorsa ve bu kişiyle ilgili malvarlığı on yıl boyunca resmi olarak yönetilmişse ya da bu kişi yüz yaşını doldurmuşsa, Hazine’nin istemi üzerine kişinin gaipliğine karar verilir. Yani, Hazine, bu durumda kişinin gaipliğini talep edebilir ve bu kişinin mirası hakkında resmi bir karar alınmasını sağlayabilir.
Gaiplik kararının verilebilmesi için, gerekli ilan süresi içerisinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa ve aksine bir hüküm bulunmadıkça, gaip olan kişinin mirası devlet mülkiyetine geçer. Bu durumda, devlet, gaip kişinin mirasını kendisine intikal ettirir.
Ancak devletin de sorumlulukları vardır. Devlet, gaiplik kararı verilmiş kişiye ya da o kişinin miras haklarına sahip üstün hak sahiplerine karşı, mirası teslim alanların uyması gereken kurallara tabidir. Yani, devlet de gaipliğe karar verilmiş kişinin mirasını teslim edenler gibi, mirası geri vermekle yükümlüdür. Bu durumda, devlet, gaipliğe karar verilmiş kişinin mirasını, uygun şekilde ve hukuka uygun olarak geri vermekle yükümlüdür.
Özetle, gaiplik durumunda, sağ olup olmadığı belirlenemeyen bir kişinin gaiplikte miras payı uzun süre yönetildikten sonra Hazine’nin istemi üzerine gaipliğine karar verilir ve bu kişinin mirası devlete intikal eder. Ancak devlet, gaiplikte mirası geri verme yükümlülüğü taşır ve bu yükümlülük, gaiplik kararıyla mirası teslim alanlar için geçerli olan kurallara tabidir. Gaiplikte miras ve hazinenin istemine ilişkin daha detaylı bilgi veya hukuki destek almak için İstanbul Barosu avukatlarıyla veya doğrudan MG Hukuk Kadıköy avukatlarıyla irtibata geçebilirsiniz.
Önemle belirtmemiz gerekir ki her gaiplikte miras sürecinde, vasiyetname, dava dilekçesi, sözleşmede hukuki sürece hazırlanırken mutlaka dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Bu hususlardan birinin eksik olması durumunda sonuç aleyhinize olabilecektir. Bu nedenle gaiplikte miras sürecine hazırlanılması konusunda hukuken alanında uzman İstanbul miras hukuku avukatından yardım almanızı önermekteyiz. Kadıköy Avukatı MG HUKUK olarak müvekkillerimize gaiplikte miras konusuna ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.
Miras hukuku avukatı ile çalışmanın önemi, özellikle gayrimenkul gibi yüksek maliyetli unsurların da devreye girdiği miras hukukunda hak kayıpları yaşamamak için ayrı bir yere sahiptir. Çünkü miras paylaşımları sırasında sıklıkla mirastan mal kaçırma gibi hukuka uygun olmayan hareketlere girilebilir. Mirasta saklı payı olan kişilerin karşılaştığı bu tür durumların hukuka uygun şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için avukat önemlidir. MG Hukuk bürosu avukatları bu alanda hizmet vermekte, hızlı ve etkili sonuç alınması için müvekkillerine miras hukuku alanında hizmet vermektedir.
İstanbul avukatlık, marka ve patent vekili ve uzman miras hukuku kadrosuna sahip MG Hukuk Bürosu olarak sizlere yardımcı olmak isteriz. Ayrıca İstanbul Barosu avukatlarına ulaşabilir veya İstanbul avukatı miras davaları hizmeti için büromuzla irtibata geçebilirsiniz. Miras hukuku konularıyla ilgili daha detaylı bilgi alabilmek için, İstanbul Barosu avukatlarına ulaşabilir veya hukuk büromuzun miras hukuku bölümü ile iletişime geçerek danışmanlık hizmeti alabilirsiniz.
Anlaşılacağı üzere hukuki alanda hemen hemen herkesin başına gelebilecek hususların çözümünde etkili ve mesleki anlamda tecrübeli avukata ihtiyaç duyulabilir. Miras avukatlarının bu özel hukuk dalında ne kadar deneyim kazanırlarsa o kadar başarılı hukuki süreç yönetebildikleri bilinir. Dolayısıyla miras hukuku kapsamında meydana gelen hukuki anlaşmazlıkların giderilmesinde herhangi bir hak kaybına uğramamak için avukatlardan destek alınmalıdır. Gaiplikte miras konusuna ilişkin daha detaylı bilgi veya hukuki destek almak için İstanbul Barosu avukatlarıyla veya doğrudan MG Hukuk Kadıköy avukatlarıyla irtibata geçebilirsiniz.
Saygılarımızla,
Kadıköy Avukat Mete GENÇER
NOT:
Bu internet sitesindeki her türlü bilgi İstanbul Barosuna kayıtlı MG Hukuk Bürosu tarafından yalnızca bilgilendirme amacıyla, Türkiye Barolar Birliği tarafından belirtilen ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanmıştır.
Hukuk Bülteni alanında avukat uzmanlığının kazanılması için avukatın Hukuk Bülteni alandaki davaları takip etmesi, Hukuk Bülteni seminerlerine katılarak, hukuksal olarak yargı içtihatları ve güncel Hukuk Bülteni ile ilgili yargıtay kararlarını takip etmesi gereklidir. Hukuk Bülteni alanındaki suç sayısı oldukça fazla olduğu için; Hukuk Bülteni Avukatı uzmanlık gerektiren bir alandır.
Kadıköy Hukuk Bülteni konusunda, Kadıköy Hukuk Bülteni Avukatları tarafından hazırladığmız tüm makalelere Hukuk Bülteni makalelerini aşağıda bulabilirsiniz.
Okumuş olduğunuz bu makale yazısı genel hatlarıyla ele alnır tarzda Hukuk Bülteni kategorisinde Kadıköy Hukuk Bülteni avukatı tarafından yazılmıştır. Makale içeriği ile ilgili size özel detaylı bilgi için büromuzla ya da avukat bir meslektaşımız ile görüşmenizi tavsiye ederiz. Bizlerle iletişime geçmek isterseniz; İletişim için tıklayınız.
Kadıköy Hukuk Bülteni avukatı tarafından bilgilendirilmek ya da konu ile alakalı sorularınız varsa AVUKAT SOR sayfamızdan bizelere sorunuzu iletebilirsiniz. Hukuk Bülteni de dahil tüm tüm makalere buradan ulaşabilirsiniz. Bu Makale Kadıköy Hukuk Bülteni Avukatı Mete GENÇER tarafından onaylandı!